“Her zaman hayatta başıma gelen iyi şeyin okumayı öğrenmek olduğunu söylemişimdir,” diyen Mario Vargas Llosa’nın sözleriyle açılıyor kitap. Önsözünde okumaya nasıl başladığını ve bu okuma sayesinde dünyasındaki değişimlerinden bahsederek kütüphane ve kütüphaneciliğini anlatır. “Kütüphanelerin bana verdiği büyük zevki düşündüğümde ve bu milyarlarca kitap tarafından kışkırtılmış, yüzyıllar boyu edebi fantezi dolu kitapların hapsinde çalıştığımda; yeni nesil yazarların raflar yerine ekranlarla çevrili ve malzemelerinin kağıt yerine bilgisayarların likit kristalleri olması nedeniyle; benimkinin buna benzer bir deneyimi tadan son nesil olma ihtimalini üzüntüsüyle düşünürüm.”
Yazar ve Cenneti’ni okuduğumda, özellikle Mario’nun önsözünü. Önce Türkiye’de bilinçsiz kütüphane personellerinin çoğalması ile bilgi ve birikimin muhafaza edilememesinin neden bu kadar zoraki geldiğini düşündüm. Halkın eğitim ve kültür ihtiyacını karşılamak için oluşturulan kurumların, çağ ilerledikçe nitelik ve nicelik olarak yetersiz gelmeye başladığını anlamamak için duyusuz olmak gerekir. Buna karşılık internet kütüphane erişimleri çoğalmaya, aktif hale gelmeye başladı. Bu erişimin sonrası dönemlerde kullanılabilmesi için bilgilerinin saklanılmasında ne derece etkindir tartışılır elbet. Ve diğer taraftan, Türk edebiyatında da böyle bir çalışma yapılabilir. Yapılmalı da kanımca. Türk edebiyatındaki simaların, kütüphane ile olan tanışıklıklarını anlatan bir çalışma olması, kült eserlerinin doğumuna hazırlık olan kültür mekânlarında neler yaşadıklarını, neler yaptıklarını ve hissiyatlarını dillendiren ya da dillendirmiş yazarları bir arada görmek, eserin vücuda dönüşme aşamalarındaki kültürel gücün etkisini de keşfetme imkanı sunar. Sunacaktır da muhakkak.
Angel Esteban, edebiyata ve kitaplara düşkün olan yazarların dünyası ile tanıştırarak en gizli yanlarını açarak “Yazar ve Cennet”te merak ettiklerimizi sunuyor. Fazlasıyla ilginç bir çalışma çıkarmış ortaya Angel Esteban. “İnsan yazdığıyla değil, okuduğuyla vardır,” diyen Borges’ten de bahsediyor. Angel şöyle anlatıyor Borges’i, “Borges’in bu cümlesi, hayal kırıklığına uğramış bir yazarı fazlasıyla teselli edebilir, eğer iyi bir okur ise. Arjantinli dâhi bu cümleyi telaffuz ettiğinde bunu sahte bir tevazu (tümüyle gerekli olan gerçek erdem) ile değil, derin bir inançla yaptı: Okuyan biri, yaşadığından daha iyi hayatlar yaşar. (…) Körlük onun varlığını kararttığında da kendisine kitap okuyacak birini buldu. (…) Arjantinli, her zaman cennetin bir kütüphane olacağını hayal etti. Cennet, baba evinin ilk yıllarını besleyen o ilk hazineler ile dolu kütüphanesindeki çocukluğuydu.” Borges, okumayı bir yaşama yolu olarak bilenlerdendi. Kitaplara tapan bir diğer yazar Ruben Dairo, sağlam bir kültürel temel olmadan kaliteli bir eser yazılamayacağına inananlardandı. Hangi şair bir kulede kırk yıl kilitli kalarak yaşayabilir? Üstelik kilitli kaldığı kule şimdiler de dâhinin Almanya’da, Alman romantizmin en seçkin eserlerinden bazılarını üretmek için delice yaşadığı sembolik bir mekan olarak anılır. Niteliksiz bir kütüphaneci olarak bilinen Robert Musil, koşulsuz bir hayranlık besleyen bir adamdı. Eudenio D’ors, kütüphanelerde gördüğü eksiklikleri gidermek için sayısızca çalıştı. Hatta kütüphanelerde çalışacak personeller için bile prensipler ilan ediyordu. Lewis Caroll’dan Marcel Proust’e, Stephen King’den August Strindberg’e… Farklı zamanlardan, farklı mekânlardan, yaşamlarının yönünü değiştiren büyük yazarları anlatır Angel Esteban, Yazar ve Cennet’te.
Çarpıcı isimleri bir arada toplayarak, yazarın okumaya dair, kitaplara dair ilişkilerindeki merakı dindiren, yapıtlarının temelini oluşturan heyecanlarını göstererek, yaşamlarındaki dönemeçlerini fotoğraflayıp önümüze serer. Üstelik bu süreçte, bireysel ve toplumsal acılara da tanık oluruz. Böyle bir çalışmayı edebiyata kazandıran Alakarga Yayınları, Tülin Bozkurt Hazar çevirisiyle okurlarıyla buluşturur. Görünüşte basit gibi görünse de okuma eyleminin sorun ve sorumluluğu üzerine bir notlar kitabıdır. Benzer bir çalışma, Türk edebiyatı için de yapılmalı. Ve Türk edebiyatındaki okuma yolculuğu için fazlasıyla anlam katacaktır.