Eduardo Berti, İmkânsız Hayat
Çeviren: Münir Göle
Alakarga Yayınları
Haziran 2015
Arjantin edebiyatının en önemli yazarlarından biridir Eduardo Berti. Sıradan hayatları yarattığı dünya içerisinde ironiyle sunar okuyucusuna. Berti’nin İmkânsız Hayat’ı kısa kıpkısa seksen bir öyküden oluşur. Bu küçürek öyküler sizi yoğun duygu ve düşüncelere boğacak kadar güçlüdür.
Akşit Göktürk, Okuma Uğraşı adlı inceleme kitabında “Kurmaca metnin alımlayıcısı, metnin kavramsal temel örgüsünü birçok bakış açısından görebilir. Bu bakış açılarının her biri, yaşam gerçeğinin başka bir ilişkiler kesimini kuşatabilir.” der ve şöyle devam eder:
“Alımlayıcının, bu bakış açılarından ya da ilişkiler kesiminden istediğini seçmesi, bir seçtiğini sonra değiştirmesi olanağı, onun metindeki temel kavramsal örgüyü kullanmaktaki özgürlüğüdür.” (s.60) Berti’nin öykülerinde bu özgürlük okuyucuyla olan ilişkisini genişletir. Gerçek yaşamın görüngüleri okuyucunun izin verdiği ölçüde anlam bulur zihinde. İşte olanı anlatmaz Berti bu öykülerde. Sadece gösterir. “Son Kadın” öyküsünde olduğu gibi okuyucu boşlukları kendisi doldurur. İlk kadının hatırına Havva adı verilen kadının göbek deliğinin olmaması büyük bir soru işareti bırakır akıllarda. Yazar yarattığı bu bilmece üzerinden okuyucuya göz kırmaktadır aslında. Dini öğretilerin merkezinden geçer bazı öyküler, bazıları da fantastik öykü dünyasının içinden. Alışılmış anlamdaki yazınsal öykülerden apayrı öykülerdir bunlar. Okuyucuyu düşündüren, sorgulatan, bozuk düzeni yıkmaya zorlayan bu kıpkısa öykülerin uçları açıktır.
Ölüm nedir? öyküsünde her insanın yaptığı gibi ölümü sorgular yazar. Bu sorgulama “…ensest en büyük tabudur.”(s.98) cümlesine çıkar. Sorgulamalar sorgulamaları doğurur böylece.
“Çiçekler Sayesinde Dirilen Delikanlı” öyküsünde ise bir genç kızın bir klinikte yatan eski sevgilisini bir ay boyunca ziyaret edişi anlatılır ve öykü kahramanı günün birinde yanlışlıkla başka bir odaya girer. Solgun yüzlü hemşire hastanın önceki gün öldüğünü söyler. Genç kız büyük bir acıyla evine sığınır. Kendine gelmesi altı gün sürer. Yazar her şeyi hesaplamıştır aslında. Tanrı insanı altı günde yaratmıştır çünkü.
Giysisiz, Çilingir vakası, Babalık adlı öykülerde soyut temel kavramların; sahiplenme, varoluş, açmazlar gibi konuların çözümlemesi ile karşı karşıya kalırız. Tutkularımızın anlamsızlığı, çıplaklığın insanın benliğinin bir parçası olması, aile kavramı üzerinde açık uçlu sorular bırakır yazar. Bunları bize açık açık söylemez, okuyucu metni ucundan yakalayıp kendi deneyimleri içerisinde yeni bir serüvene çıkarır.
Mahvolacağız öyküsünde hayvanların dünyasına adım atar. İnsanların hayvanlara yaptığı eziyetlerden hiç söz etmez. Ama öyküyü okuyunca durup düşünürsünüz. Zaten öykünün sizden istediği de budur:
“Bu noktada, kel adam kısa bir süre sustu. Retorik konu, yutkunması ve soluklanması için gerekliydi. -Bazen dehşetle hayvanların aralarında anlaşacağı zaman neler olabileceğini hayal ediyorum. Çünkü o gün, arkadaşlar, size yemin ederim, mahvolacağız.”s.105
Berti’nin öykü dünyasına adımınızı attığınızda “İnsan Kelebek” öyküsünde de ima ettiği gibi özgür doğup sürünerek ölen insanların dönüşümünü anlattığını anlarsınız. Bu kitap metinlerarası ilişkiyle önceki okumalarınızın paslaşacağı okuma alanı yaratacaktır size. Kısa öyküseverlerin ellerinden bırakamayacağı bir kitap.