Neslihan Yalman’dan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne Özel Kitap Tavsiyeleri
“Kadınlar milyonlarca yıldır evlerinin içinde oturdular, artık onların yaratıcılıkları o evlerin duvarlarını delmiştir, bu güç tuğlaların ve harcın kapasitesini öyle zorlamıştır ki, artık kalemlere ve fırçalara, iş hayatına ve politikaya yönelmek ihtiyacındadır. Ancak kadınların yaratıcılığı erkeklerinkinden çok farklıdır. Asırlar süren çok katı bir disiplin sonunda kazanılmıştır, yerini de hiçbir şey alamaz, bu yüzden eğer engellenirse ya da ziyan edilirse çok yazık olur, diye düşünürüz.”
Kendine Ait Bir Kalem: Kadın Yazını Üzerine – Nil Sakman
Nil Sakman, kadın yazını alanında önemli incelemecilerden biri… Kendisinin son kitabı da, geniş kapsamlı alanlar oluşturarak, (yerli ve yabancı) kadın yazarlar/şairler üstünden analizlere kapı açıyor. Her kadın sanatçının ve sanat alılmayıcısının elinde olması gereken bir kitap diye düşünüyorum.
Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu – ValerieSolanas
*‘‘Erkekler ortak bir hedef için işbirliği yapamaz. Çünkü her erkeğin hedefi bütün vajinaların kendisinin olmasıdır.”
Bu kitap, Solanas’ın hayal gücüyle oluşturulmuş ‘‘SCUM’’ adlı bir cemiyet ekseninde, erkek varlığına radikal eleştiriler getiriyor veaforizma düzeyinde birçok ifade barındırıyor. Sırf cesaretinden ve kurgusal zekâsını bir manifestoyla taçlandırmasından dolayı yazar, her kadın tarafından okunmayı hak ediyor. Özellikle, beden-zihin uyumu birbirinden hayli farklı seyreden Türk kadınları ve Ortadoğu toplumundayaşayan kadınlar için, nişane düzeyinde performatif bir eser diyebilirim. Keşke, herkes öfkesini bu kadar dolaysız, samimi ve yüreklice dile getirebilseydi.
Cinsel Kimlikler – Camille Paglia
Paglia’nın ağırlıkla Batı toplumundaki arketipsel kadın kimliklere değindiği ve bilinçdışının cinsel kimlik oluşumunda toplumsal maskelenmelerle nasıl örtüldüğü üzerine önemli inceleme kitabı… Yine, Türk (kadın) okuyucuların kendileriyle yüzleşmeye hazır olmaları ve Paglia gibi radikal feminist isimlere dikkat etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Zehir Zıkkım Hikâyeler- Ayla Kutlu
Kitap, Kutlu’nun çarpıcı öyküleriyle dolu… Lakin, küçük bir kız çocuğuyla cinsel ilişkiye giren orta yaşlı bir şoförü bu topraklardan -Hatay’dan- alarak önümüze sermesi ve hatta, eylemi gerçekleştiren mevcut kişiyi anti-karakter olarak ana eksene yerleştirmesi anlamında ‘‘Kara Kayalar’’ öyküsünü ayrıca önemli buluyorum. Sadece, bu öykü için bile kitap değer kazanıyor.
Ulrike Meinhof: Üzgün Olmaktansa Öfkeli Olmayı Yeğlerim – Alois Prinz
Kadın yazını, kadın merkezli sanat, kadın direnişi ya da feminizm vb. diyeceksek, orada kimi isimlerin önünde şapkamızı saygıyla çıkarmamız gerekir diye düşünüyorum. Zetkin kadar, Luxemburg kadar, Goldman kadar, Meinhof da ismi zihinlere kazınması gereken ölümsüz bir kült diye düşünüyorum. Prinz bu eserinde, Alman radikal sol kanadın önemli isimlerinden Meinhof’u her yönüyle bize tanıtıyor. Kadınların bu direnişçileri, fikir insanlarını, entelektüelleri bilmeleri ve onlardan sonsuzluk düzeyinde güç almaları gerekiyor.
Kadınlar Ve Gerilla Hareketleri – Karen Kampwirth
Latin Amerika devrimlerinde kadınların, kadın gerillaların rolünü, deneyimlerini okumanın büyük bir tecrübeye yol açacağını düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın Ortadoğu olduğu, Türkiye’nin kendi özerk kimliğini bir türlü edinemediği ve kadın (hassasiyeti) konusunda da yeterli bir ülke olmadığı göz önünde bulundurulursa, buradaki bireylerin kendilerini kandırmak ya da uyuşturmak yerine, böylesi çarpıcı, yapısal, güçlü kitaplar okumalarını ve dirençlerini yüksek tutmalarını tavsiye ediyorum. Cesaret herkesin dilinde olan, ama asla kimsenin giyemediği ateşten bir gömlek gibiyse, eğer…
*‘‘Ve beni beyaza zorlayın, çünkü beynim bir sürü renkli kağıtlar arasında paramparça oldu: Korkunuzun lunapark ve karnavallarının renkli kağıtları. Evet, çok güvenli görünüyorsunuz ama kocaman bir korku sizi delirtmeye ve katılaştırmaya yetiyor. Bu nedenle her yeri saran renkli neon ışıklarına gereksinim duyuyorsunuz. Ve vitrinler ve sesler ve gürültüler ve radyo ve büyük ses dalgaları her yerde, açık, büyük mağazalarınızda, evlerinizde, arabalarınızda, kafebarlarda, aşk yaparken yatağınızda bile.’’
Seçimlerimde kadın yazarların, kadın karakterlerin merkezde olmalarına dikkat ederken, kadınları ve onların dünyalarını yazmış kimi erkek yazarları da değerlendirmeye almamamdoğru olmazdı. DarioFo herkesin bildiği isimlerden biri… Henüz oyunlarını okumayanlar varsa, bir an önce bu kitabı edinip, okumalarını salık veriyorum. Tecavüze uğrayan kadından Filistinli kadına, Medea’dan işkence gören kadına farklı karakterlerin monologlarıyla herkes -sanat aracılığıyla- hem iç dünyasına dönmeli, hem de dış dünyada neler olup bittiğinin farkına varmalıdır. Değişik tür okumaları da (oyun, şiir, ‘‘novella’’, roman, makale) disiplinlerarası düzeyde kişinin algılarını olabildiğince genişletecektir.
*”Sıkıntı uç noktaya gelmişse kurtuluş da yakındır.”
Hollanda asıllı Meulenbent, ‘‘novella’’ kıvamındaki bu çarpıcı eseriyle, kendisinin özel hayatından izleri takip etmemizi sağlıyor. Yazar, çokeşliliği, lezbiyenliği, uyuşturucuyu vd. birçok deneyimi yaşayarak, feminizme öncülük ederken, ataerkil toplumun gerçeklik (!) düzeyinde koyduğu ve birçok kadının da buna uyduğu, bundan korktuğu kuralları sorguluyor. Kitapta aforizma sayılabilecek nitelikte, her biri kendi içinde düşündürücü birçok cümle yer alıyor. Karakterin kendi âdet kanını yalayarak sisteme verdiği karşı-cevap benzeri kimi şaşırtıcı bölümler de, okunduğunda çarpıcı etkiler yaratıyor. Türkiye’yi hayli aşan bir edebiyatın kurucularından olan bu kadın yazar, bakış açısını genişletmek ve kendine dürüst olmak isteyen her kadın-BİREY için de öncü niteliğini taşıyor.